Gebelikte karşılaşılan en büyük sorunlardan birisi olan erken doğumların belirli bir kısmı, doğru bir yaklaşımla öngörülüp tedavi edilebilmektedir.
Normal bir gebelik süreci 37-42 hafta arasındadır.Doğumun ister ağrıların başlaması veya suyun gelmesi isterse de başka bir nedenle 37.gebelik haftasından önce gerçekleşmesi, erken doğum olarak adlandırılır. Neredeyse her 10 gebenin birinde gözlenen erken doğum özellikle erken doğan bebeklerin karşılaştığı riskler düşünüldüğünde oldukça önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Yenidoğan dönemindeki ölümlerin yaklaşık %80’i erken doğumlardan kaynaklanmaktadır. Erken doğum sonrası bebeklerin erken dönemde karşı karşıya olduğu risklerden en önemlileri arasında yenidoğanın solunum problemleri, beyin içi kanamalar, yenidoğan retinopatisi (körlük), zeka ve motor fonksiyon bozuklukları ve bağırsak problemleri sayılabilir. Yeni doğan bakım sürecini atlatıp normal yaşama geçerken kalıcı bazı nörolojik problemler sonrasında bebeğin hayatını devam etmesini engelleyecek problemler de erken doğumun sorunları olarak karşımıza çıkabilmektedir. Evet, çok düşük ağırlıklı (750 g) altındaki bebeklerin yaşama şansları günümüz modern tıp imkanlarıyla artık sağlanabiliyor olsa da bu bebeklerin bir kısmında ileride düşük okul başarısı, görsel motor fonksiyon bozuklukları ve çeşitli sosyal uyum bozuklukları ortaya çıkabilmektedir.
Erken doğumların yaklaşık yarısının sebebi bilinememekte. Diğer yarısının sebepleri ise;
Çoğul gebelikler, rahim içi ve dışı enfeksiyonlar, rahmin yapısal anormallikleri, rahim içi kanamalar(Plasneta sorunları) ve genetik faktörler sayılabilir. Bunun dışında bazı durumlar anne adayının erken doğum yapması için risk oluşturabilmektedir. Nedir bu risk faktörleri dersek;
-Önceki gebeliğin erken doğum ile sonuçlanmış olması, (risk 2 misli artıp %20 ye çıkmakta ve eğer iki kez erken doğum hikayesi var ise risk %40 olmaktadır)
-Rahim ağzı ile ilgili geçirilmiş operasyonlar, (leep vb. Gibi)
-İki gebelik arasında 6 aydan az olması
-Annenin kendisinin erken doğmuş olması,
-Vajinal kanama,
-Hamileliğe eşlik eden kontrol edilmemiş diyabet, tansiyon ve tiroid hastalıklarının varlığı,
-Stres, çalışma şartlarının çok zor olması,
-Anne adayının çok zayıf olmas (Vücut kitle indeksinin 18 ve altında olması)
-Anne adayının 17 yaşından küçük veya 35 yaşından büyük olması,
-Anemi,
-Sigara.
Erken doğumların tahmin edilmesi maalesef çok mümkün olmamaktadır. Dolayısı ile gebeliğe başlarken var olan risk faktörlerinin doğru tespit edilmesi çok önemlidir. Bir şekilde gebelik öncesi ya da gebeliğin erken döneminde mutlaka hastanın iyi ananmezini almak ve hastayla ilgili risk faktörlerini belirlemek çok önemlidir. Böylece anne adayının bilinçlendirilmesi de mümkün olacaktır. Böylelikle bilinçlenmiş risk faktörü taşıyan bir hastanın oluşabilecek erken bulguları da tanıması sağlanmış olacaktır. Bu erken bulgular bazen gebeliğin var olan normal akıntısnın kahverengi renkli veya farklı olması olabilirken, bazen de ritmik kasılma ve ağrılar olabilmektedir.
Bu şekilde hastanın özgeçmişinden, var olan bir sağlık sorunundan veya geeblik takibi sırasında gelişen bir durumdan dolayı erken doğum ile ilgili risk faktörü saptandığında bu hastanın yakın takibi ve éErken doğum Tanı ve takip programına” alınması gerekmektedir.
-Bu programın birincil amacı yukarıda bahsedildiği üzere hastayı bilinçlendirmek ve erken doğumun erken bulguları konusunda uyanık kılmaktır.
– Bu hastaların mutlaka yakın takip edilmesi gereklidir ve mümkün olan en erken zaman diliminde (18-20. haftalardan itibaren) rahim ağzı uzunluk ölçümü yapılmalıdır. Bu ölçümde 25 mm altında ki ölçüm erken doğum riskinin 32. haftadan önce olması ihtimalini %50 lere çıkarmaktadır.
-Risk grubunda olan hastalarda vajinal olarak bakılan Fibronektin testi pozitifliği yine aynı şekilde erken doğum riskinin 32. haftadan önce olması ihtimalini %50 lere çıkarmaktadır.
-Ayrıca eski hikayesine göre enfeksiyon riski olan hastalarda hem gebeliğin başlangıcında hem de ilerleyen haftalarda vajinal kültürlerinin enfeksiyon yönünden takip edilmeleri doğru olacaktır.
Peki risk faktörleri olduğunda veya erken doğumun erken bulguları varlığınde neler yapılabilir;
-İlk yapılması gereken testler sonrası erken doğum olayının şiddetinin saptanması ve gerekiyor ise mutlaka hastanede yatırılarak bir süre izlenip tedavisinin planlanması gerekebilmektedir.
-Yatak sitirahati ve bol sıvı almak anne adayının ilk yapacağı şeyler olacaktır.
-Ayrıca risk saptandıktan sonra doktorun önerileri ile Progesteron adı verilen ilaca başlamak (özellikle vajinal yoldan) ilk yapılacak tedavilerden birisidir. (progesteron rahim kasılmalarını önlemek konusunda oldukça etkili bir ilaçtır)
-Eğer tespit edilen bir enfeksion var ise Antibiyoitk tedavisi başlanabilir.
-Rahim ağzı açılması veya yetmezliği teshisi konulduğu takdirde rahim ağzı dikişi atılması planlanabilecektir.
–Erken doğum kasılmaları tespit edilen hastalarda kasılmaların durdurulmasına yönelik ilaçlar uygulanır. Bu tedavi kesinlikle hastanede ve doktor gözetiminde yapılmalıdır. Buradaki başarı çok yüksek olmamakla birlikte esas amaç 48-72 saat doğumu geciktirmeye çalışmak ve bebeğin akciğer gelişimini destekleyen kortizon ilaç uygulaması için en azından zaman kazanmaktır. Ayrıca erken doğum olacak ise yenidoğan yoğun bakımının yeterli olduğu bir hastaneye transferi de bu dönemde planlanmalıdır.
Yüksek risk taşımayan hastalar da erken doğum yapabilirler. Ancak önceki gebeliklerin erken doğumla sonlanmaması ve gebelik izlemi boyunca tetkik , inceleme ve genel sağlık halinin iyi gittiği durumda bu risk çok daha aşağı çekilmektedir.