PERİNATOLOJİ
Bebek sahibi olmak isteyip de adet kanaması geciken bir kadının ilk aklına gelen olasılık doğal olarak hamile olduğudur. Akabinde hemen eczaneden bir test yapıp gerçekten hamile olduğunu öğrenen çiftler haliyle soluğu kadın doğum hekiminde almaktadırlar. Maalesef belirli oranda ki bir hasta grubu henüz doktora gitmeden veya ilk muayeneden sonra kanama ve düşük ile karşılaşabilmektedir. Bu durum bir kadının hayatında yaşayabileceği psikolojik açıdan en şiddetli travmalardan birisidir. Bu olayın nedenleri ve gelecekte tekrar çocuk sahibi olma potansiyeline olan etkisi hakkında doğru bilgilendirildiği takdirde bu olayın üstesinden daha kolay gelebilecektir.
Gebeliğin 20. haftasından önce, yaklaşık 500 gramın altındaki embryo veya fetüsün kanama ve ağrı gibi şikayetler ile uterustan atılması durumuna abortus yani düşük denmektedir. Gebelik kayıpları yani düşükler gebeliğin en sık karşılaşılan problemlerinden birisidir ve görülme sıklığı yaklaşık %15-20 civarındadır. Başka bir deyişle hamile kalan her 5-6 hastadan birisi düşük ile karşılaşabilecektir. Ve bu düşüklerin yaklaşık %80’i de 12. gebelik haftasından önce olmaktadır. Gebelik haftası ilerledikçe ve özellikle 12. haftadan sonra görülme ihtimali oldukça azalmaktadır.
Düşük tehdidi, yine gebeliğin ilk 20 haftasında vajinal kanama ve ağrı varlığında hastada ki düşük olma ihtimalini gösterir. Kahverengi veya kırmızı olan farklı miktarda olabilen kanama ve kasık ağrıları ile giden bu durumda doktor muayenesi sonrası mutlaka istirahat, progesteron benzeri ilaçların kullanılması ve hatta bazen hastaneye yatırılarak takibi gerekmektedir.
İnkomplet düşük ise, düşüğün tam olarak gerçekleşmemesidir. Kanama ile birlikte gebelik ile ilgili dokuların bir kısmı atılır ancak önemli bir kısmı rahim içinde kalır ve maalesef rahim içinin temizlenmesi, anatominin normale dönmesi ve kanamanın durdurulması için hastaya küretaj yapılması gerekmektedir.
Bazı durumlarda ise embryonun canlılığını kaybetmesine rağmen olayın bir düşük ile sonuçlanmaması durumunda Missed abortus dan söz edilir. Genellikle tesadüfi olarak muayene sırasında bebeğin kalp atışının olmadığı farkedilmektedir, nadiren de belki ağrı ve hafif kanama da olmaktadır. Bu durumda yine inkomplet düşük de olduğu gibi hastaya küretaj yapmak gerekmektedir.
Boş gebelik (Anembryonik gebelik) ise, halk arasında boş kese olarak da adlandırılan bu durumda, gebelik kesesi ve plasenta oluşmuştur ancak bu gebelik kesesinin içinde embryo gelişmemiştir. Eğer gebelik kesesi 18-20mm yi geçmiş buna ragmen kese içerisinde emrbriyo görülmüyor ise yani kesin teşhis konmuş ise (Bazen gebelik haftası tam tahmin edilemediği için bir kaç gün ara ile en az 2 kez ultrasonografi ile teyit edilmesinde fayda vardır) yine gebeliği sonlandırmak amaçlı küretaj yapılmalı ve mutlaka Mol gebeliğin atlanmaması için küretaj materyalinin patolojik incelenmesi unutulmamalıdır.
Gebeliğin başlangıcı anneden gelen yumurta hücresi ile babadan gelen sperm hücresinin birleşmesidir. Bu aşamadan sonra döllenen yumurta bölünerek içerdiği hücrelerin sayısı çoğalmaya başlar ve human koriyonik gonadotropin (hCG) adı verilen gebeliğe özgü hormon salgılanmaya başlar. Gebelik ilerlemeye devam ettikçe bu hormonun kandaki ve idrardaki seviyesi artar. Genelde bu hormon idrarda saptanacak düzeye ulaştığında kadının beklediği adet kanaması da gecikmiştir. Kandaki hCG düzeyi genelde 1500-2000 IU/mL miktarına ulaştığında gebelik kesesi vajinal ultrasonografi ile görülebilmektedir ve genelde bu gebeliğin 5. haftasına tekabül etmektedir. Bazı durumlarda ise adet gecikmesinden sonra yapılan kan testi ile hCG değeri testpit edilir ancak takipte ya hCG değerleri istenildiği kadar yükselmez veya kanama olur ve gebelik kesesi gözlenmeden gebelik kanama ile sonlanır. Buna Biyokimyasal gebelik denmektedir. Yani gebelik kanda yapılan incelemeler ile saptanmış ancak klinik olarak saptanabilecek aşamaya gelemeden sonlanmıştır. Bu durumda tam bir düşükten bahsedilmemektedir ancak yine de hastanın öyküsüne not olarak eklenir.
Tekrarlayan düşükler (Habitüel abortus) ise, birbirini izleyen en az iki ya da daha fazla gebeliğin sonlanması olarak tanımlanır ve tüm gebeliklerin yaklaşık % 1–3’ünde görülmektedir.
Düşüklerde ne gibi belirtiler oluyor;
Düşüğün en önemli belirtisi kanamadır. Bu kanama bazen çok az bir lekelenme olabilirken bazen de fazla bir kanama olabilir. Anne adaylarının %70’inde gebeliğin ilk haftalarında lekelenme şeklinde kanamalar görülebilir. Gebeliğin ilk haftalarında meydana gelen bu lekelenme kanamaları embryonun rahime tutunması sırasında görülebilmektedir. Kanamaya ek olarak bir kasık ağrısı da olabilir. Böyle bir durumda mutlaka takip eden doktor ile temasa geçilip gerekli incelemenin yapılması sağlanmalıdır. Yapılacak ultrason muayenesi ile kesin tanı hemen konabilecektir. Akabinde duruma göre gebeliğin devamı için destek tedavisi veya gebelik devam etmiyor ise gebeliğin sonlandırılması planlanabilecektir.
Düşüklerin sebepleri neler;
Düşüklerde ki en önemli sorun sebebinin bulunmaya çalışılmasıdır. Sorun diyoruz çünkü düşüklerin neredeyse yarısında herhangi kesin bir sebep bulunamamaktadır.
İlk haftalarda yaşanan düşüklerin çok büyük bir çoğunluğu embryoya ait olan sebeplerdir. Bunlar arasında en önemli neden ise o bebeğe ait kromozomal anomalilerdir. Erken dönem düşüklerin yarısından fazlasında bebeğe ait kromozom anomalileri saptanmaktadır.
Döllenme gerçekleşip yeni bir canlının temelleri atıldığında cinsiyeti de dahil olmak üzere onun tüm genetik yapısı da bellidir. Döllenmiş embryodaki genetik bilginin yarısı anneden yarısı da babadan gelir. Döllenme sırasında bu bilgiler birleşerek yeni bir canlıyı oluşturur. Kromozomlar genetik yapıyı taşıyan oluşumlardır. İnsanlarda 46 tane yani 23 çift kromozom vardır. Bu 46 kromozomun 23 tanesi anneden (yumurtadan) 23 tanesi de babadan (spermden) gelir. Bu sayede döllenme olup da yeni bir canlı oluştuğunda yine 46 kromozoma sahip olacaktır.
Bazen çeşitli sebeplerden dolayı döllenme sırasında anneden ve babadan gelen kromozomların birleşmesi, olması gerektiği gibi gerçekleşmez. Bu durumda kromozomların taşıdığı bilgilerden bazıları kaybolabilir ya da olması gerektiğinden fazlaca tekrarlayabilir. Böyle bir durumda ise döllenme sonrasında gelişen embryoda da fazla ya da eksik bilgi olacaktır.
Kromozomal düşüklerin altında doğanın ve canlı türlerinin neslini koruma dürtüsü yatar. Üremenin amacı neslin devamını sağlayacak sağlıklı bireyler şeklinde çoğalmaktır. Herhangi bir sorun ile karşılaşıldığında doğal seleksiyon denen bu sistem ile gebeliğin devamı durdurulmaktadır.
Diğer düşük nedenleri arasında yine oluşan embryoda gelişebilen ve yaşam ile bağdaşmayan kalp vs gibi anomaliler de olabilmektedir. Ayrıca, Rahim anomalileri, enfeksiyonlar, gebeliğin erken dönemlerinde kullanılan ilaçlar, radyasyon ya da benzeri çevresel faktörler de sebepler arasında sayılabilir.
Peki ya yaş faktörü;
Bu sorunun cevabı kesinlikle EVETtir. Artan kadın yaşıyla birlikte üretilen yumurtaların kalitesinde de azalma görülür. Bunun anlamı yumurtaların genetik yapısındaki bozulmadır. Bu bozulma sonucunda oluşan embryoda kromozom bozukluğu görülme olasılığı da artar. Örneğin 20 yaşında bir kadın hamile kaldığında bunun düşükle sonuçlanma olasılığı %10-15 iken 40 yaşından sonra bu oran %35’lere çıkmaktadır.
Düşüğün tekrarlama olasılığı nedir;
Düşüklerin büyük bir kısmında altta yatan neden sadece o gebelik ile ilgili olduğundan tekrarlayan düşüklerin görülme olasılığı çok yüksek değildir. Bir düşük yaşamış bir hastanın bir sonraki gebeliğinde tekrar düşük ile karşılaşma ihtimali ilk gebelikte ki düşük yaşama ihtimali ile aynıdır (%15-20), yani artan bir risk yoktur. Dolayısı ile ilk düşükten sonra sebepler gözden geçirildikten sonra herhangi bir sebep bulunamadığı takdirde panik olmaya gerek yoktur, çünkü artan bir risk yoktur. Ancak elbette arka arkaya 2 ve daha fazla bir düşük ile karşılaşıldığı takdirde bu konu ile ilgilenen ve tecrübesi fazla olan riskli gebellikler uzmanına (Perinatolog) danışmakta fayda olacaktır.
Düşük sonrası kürtaj gerekli midir?
Evet çoğu zaman düşüğü takiben bir kürtaj yaparak içeride parça kalıp kalmadığından emin olmak yararlı olur. İçeride kalan parçalar kanamaya neden olabileceği gibi enfeksiyon için de uygun zemin hazırlar. Nadiren tam bir düşük varlığında, kanama kesilmişse ve utrasonda içeride parça kaldığını düşündüren bulgular yoksa küretaj yapılmadan takip edilebilir.
Düşük sonrası kanama ne kadar sürer?
Kanama miktarı azalarak 7-10 gün kadar sürebilir. Küretaj yapılmışsa kanama genelde 3-4 gün içinde kesilir. 10 günden uzun sürmesi durumunda yeniden değerlendirme gerekli olur. Bazı durumlarda küretajı takiben hiç kanama olmayabilir. Kanama varlığında kötü bir kokusunun olmaması önemlidir. Koku varlığı rahim içi bir enfeksiyonu düşündürür.
Düşük sonrası ne zaman adet görülür?
Yapılan küretaj adetinizin ilk günü olarak düşünülmelidir. Bir sonraki adet kanamanız işlemden 4-5 hafta sonra olacaktır. Hamilelik öncesi adetlerin düzensiz olması durumunda ilk periyod da daha geç olabilir. İşlem sonrası görülen ilk adet sonrası mutlaka doktor muayenesine gidilmeli ve her şeyin normal olup olmadığı control edilmeli ve bir sonra ki gebelik için gerekli testler ve planlamalar yapılmalıdır.
Düşük sonrası tekrar gebelik denemeye ne zaman başlanabilir?
Düşük sonrası işlemden yaklaşık 4-5 hafta sonra tekrar adet başlar. Tıbbi olarak başka bir engel durum yok ise genelde önerilen, işlemden sonra 2 adet döneminin geçmesini beklemektir. Özellikle işlem sonrası ilk adet olduktan sonra yapılacak doktor muayenesi önemlidir. Burada her şeyin normale dönüp dönmediği ultason ile belirlenir, düşüğün var olabilecek sebepleri konuşulur gerekli ise araştırmalar yapılır ve hasta ile bundan sonrası için planlar yapılır.
Bazı çiftler düşük sonrası hemen yeni bir bebek için denemeye başlamaya karar verirken, bazıları da bu kaybın yarattığı psikolojik travmayı atlatmak için zamana gereksinim duyarlar. Dolayısı ile psikolojik olarak kendini hazır hisseden çiftler 2 adet sonrası plan yapmaya başlayabilirler.
Bu web sitesindeki tüm içerikler tıbbi bilgilendirme amaçlıdır. Lütfen tanı ve tedavi için doktorunuza başvurun.
Prof. Dr. Tolga Ergin – Perinatolog – Riskli Gebelik Uzmanı
Sayfayı Düzenleyen : Prof. Dr. Tolga Ergin
Düzenleme Tarihi : 1.10.2024
İletişim Numarası : 0532 160 04 31